Good People of Vitruta

Huo Rf

Good People of Vitruta’nın yeni üyesi Huo Rf! Huo Rf ile daha önce border_less sayesinde bir araya geldiğimiz toplantıda tanışmıştık. Daha sonra çeşitli sergilerde ve etkinliklerde de yollarımızın kesiştiği Huo Rf, Good People of Vitruta’nın Giritli’de ve Simone’daki buluşmalarına da katılmış ve aslında bu komüniteye çoktan dahil olmuştu! Daha önce buluşmak için sözleştiğimiz Huo Rf ile oldukça sıcak bir Ağustos günü Tophane’de buluşup sokak sokak gezdik ve daha sonra sığındığımız klimalı ofisimizde çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Sizler de aynı keyfi alırsınız umarım! 

Huo Rf Good People of Vitruta’ya hoş geldin! İlk sorumuz hep aynı: Huo Rf kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor, neler yapıyor?


Hoş buldum! Hangi sohbette, nerede bahsettiğimi hatırlamıyorum ama özellikle yakın biriyle kişisel geçmişimi paylaştığımda karda açan bir kardelen oluşumdan mutlaka bahsediyorum. :) Lisede Mersin’de hala çok güzel hatırladığım Güzel Sanatlar Lisesi’nde Resim okudum, üniversiteye yine aynı bölümde devam ettim, Balıkesir Güzel Sanatlar Fakültesi’nde. 2010’da mail atarak asistanlığına talip olduğum Taner Ceylan’la tanıştım. İş görüşmesine geldim ve İstanbul kültür-sanat ortamına hızlı bir giriş yaptım. Sorunun özetine gelecek olursam, sanatçıyım ve görsel sanatlar alanında üretiyorum. Sanatsal pratiğimde kimlik politikası, mekanlarla kurduğumuz ilişkiler ve kültürel normlar üzerine düşünüyorum, sorular açıyorum. Sanatsal üretimlerimde kolobratif çalışmayı önemsiyorum, bu sebeple özellikle ürettiğim sanat kitaplarında farklı sanat profesyonelleriyle birlikte düşünmek ve üretmek bana organik bir alan daha sağlıyor. Bu sıralar uzun süredir parçası olduğum yayınlar, çıkarmak istediğim sergime eşlik edecek kitabım ve Kasım ayında gerçekleşecek solo sergim beni epey meşgul ediyor. 

Sanat alanına ilk olarak nasıl yöneldin? Nelerdi en başta seni etkileyen unsurlar?


Klişe gibi gelecek ama gerçek; ortaokulda resim öğretmenimiz bana Mersin Nevit Kodallı Güzel Sanatlar Lisesi’nden bahsetti. Bilmiyordum. Gittim, okulu ziyaret ettim. Küçük ama çok dolu, zengin bir okuldu. Ziyaret ettiğim andan itibaren hayalim liseyi orada okumak oldu. Yetenek sınavlarına hazırlandım ve kazandım. Lisemi çok güzel hatırlıyorum ve hala lise arkadaşlarımla görüşüyorum. Üniversitede lise kadar dolu bir zemin yoktu ama yine gelişim göstermek için epey çabaladım ve hocalarımla yakından çalışabildim. Bütün bu süreçte geriye dönüp baktığımda sanıyorum en çok emek annemindi. Ekonomik olarak refah içerisinde olmayan bir ailede yetişmiş olmama rağmen annem güzel sanatlarda okumamın her zaman destekçisi oldu; sanat okumamdan keyif aldı, birlikte paylaştık, hatta ürettik. Bir heykel yarışmasına işimi kargo almadığı için onun götürdüğünü hiç unutmam; başka bir şehre ve otobüsle. Türkiye’de kültür-sanat alanında üretmek de, bu alanda devam etmek de ekonomik ve mental olarak çok zor; ailenin, çevrenin desteği olmadan daha da zorlaşıyor. Bütün deneyimlerim direnç göstermem için sebep oldu diyebilirim.


Daha önce eserlerinin yer aldığı karma sergilerin yanı sıra beş ayrı kişisel sergini de gerçekleştirdin. Bu sıralar da üzerine çalıştığın yeni bir kişisel sergin olduğunu biliyorum. Yeni sergiyle ilgili neler anlatmak istersin? Daha önceki işlerini yakından tanıyan sanatseverler yeni sergide nelerle karşılaşacak?


Yeni sergim, 2019’da başladığım bir seri olan “…person / action / situation…”ı odağına alıyor. Bu seri “utanç” kavramına temas ettiğim kültür-sanat kişilerinin deneyimleri aracılığıyla bakıyor. 2019’da American Turkish Society & School of Visual Art New York işbirliğinde gerçekleşen Summer Residency’e başvurmuştum, başvuru dosyam kabul edildi ve beş haftamı New York’ta geçirdim. Program mentorlerim Dara Birnbaum, William Powhida ve Media Farzin’in katkılarıyla utanç kavramı üzerine düşünmeye ve çalışma fırsatım oldu. Sonrasında 2021’de Fondazione Morra ve Turkey One Derneği’nin iş birliğinde gerçekleşen misafir sanatçı programıyla iki ay Napoli’de bulundum ve aynı kavramı işlemeye, hayatlarımıza nasıl sirayet ettiği hakkında konuşmaya, tartışmaya, düşünmeye devam ettim. 2022 başlarında bu serinin yer aldığı ve serinin çoğunu sergileyebildiğim bir grup sergisinde yer aldım; Derya Yücel küratörlüğünde Erimtan Müzesi’nde gerçekleşti. Geçtiğimiz son iki ayda da bu meseleyi ve utanç hakkındaki sorularımı yakın çevreme, birlikte çalıştığım kişilere yönelttim. Yeni çıkacak kitabımı da bu kavramdan çıkan anahtar kelimeler çerçevesinde işliyoruz. Utancın hayatımızdaki, hatta kim olduğumuzdaki belirleyiciliği üzerinden düşünmek, bu duyguyla yüzleşmek çok kolay bir süreç olmadı; ama bu süreçte yer alan kişilerin bu meseleye farklı yaşlardan, ekonomik ve sosyolojik konumlardan bakmak adına önemli katkılar sağladığını düşünüyorum. Yaptığım bir işin üretim aşamasında benim bir konuya bakışımı, çevremle ilişkilerimi derinleştiren ve dönüştüren bir güce sahip olabilmesi de kişisel olarak çok etkilendiğim bir şey. Sergim Kasım ayında temsiliyetimi üstlenen ve birlikte çalıştığım Vision Art Galeri’de gerçekleşecek. 

Sanatçı kimliğinin yanı sıra girişimci bir kimliğin de var. Sevgili Melek Gençer ile kurucu ortağı olduğunuz border_less’ın nasıl doğduğunu anlatmak ister misin?


Melek ile çok yakın arkadaşız. Arkadaşlığımız iş arkadaşı olduğumuz, birlikte çalıştığımız Rampa Galeri’de başladı. Melek, arkadaşlığımız ve ortaklığımızın yanı sıra, benim en değerli koleksiyonerlerimden biri; bütün serilerimden bir iş var sanıyorum koleksiyonunda. Aynı zamanda kitap üretimlerinde yaşadığım sorunların çoğuna eşlik etti, destek oldu ve üretim konusunda gerçekleşen problemlere çok hakim bir kültür-sanat profesyoneli. Bütün bu koşullar, durumlar aslında birlikte ürettiğimiz, düşündüğümüz işimizin oluşmasına, şirketimizin kurulmasına ve alt kollarının gelişmesine vesile oldu. 2018’de border_less’ı İngilizce ve Türkçe yayınlayacak şekilde global kültür-sanat endüstrisine yönelik metinler, röportajlar paylaşan bir platform olarak kurduk. 2019’da Türkiye’nin en geniş ölçekli sanatçı ve sanat kitapları etkinliği olan border_less ARTBOOK DAYS’i organize etmeye başladık. Aynı zamanda 2019’dan bu yana kitap etkinliğimize paralel olarak border_less sanatçı kitap fonunu organize ediyoruz. 2021’den itibaren de sanatçılarla işbirliği içinde geliştirdiğimiz ve çok keyif aldığımız border_less EDITIONS’ı hayata geçirdik ve keyifle sürdürüyoruz. Davet ettiğimiz sanatçıların edisyonlu olarak üretmek istedikleri iş için birlikte çalışıyoruz, işlerin duyurusunu ve tanıtımını sosyal medya ve mailing aracılığıyla yapıyoruz, sene sonunda da fiziki bir pop-up sergiyle bütün seriyi izleyici ile buluşturuyoruz. Şimdiye kadar bu sergileri Öktem Aykut Galeri, Sanatorium, İmalat-hane Bursa’da gösterme şansımız oldu. Bu sergiler de bizi galeri pratiğimize yakınlaştırmış oluyor. 

Aslında bu platformla kalmayıp bir de en son Mayıs ayında beşincisini geçrekleştirdiğiniz; bizim de Vitruta ekibi olarak ziyaret ettiğimiz ve çok sevdiğimiz border_less ARTBOOK DAYS’i de İstanbul kültür-sanat dünyasına kazandırdınız. Bu nasıl bir fikirle başlayıp, bugün ulaştığı noktaya geldi?


Sanatçı kitapları benim için sanatçının zihnini, deneyimlerini ve pratiğini okuyabildiğimiz, inceleyebildiğimiz nesneler oldu hep. Sanatçı kitabı sanatçının üretmek istediği fikrin farklı baskı teknikleri aracılığıyla nesneleştiği formlar demek. Benim özelimde ise birlikte üretmenin en doğru ve anlamlı yolu. Türkiye’de maalesef baskı maliyetleri özellikle ekonomik tutarsızlık ve artan döviz sebebiyle çok zorlayıcı seviyelerde. Bir kitap üretmek, yayına davet ettiğimiz kişilerin emeği ve vakti, bir diğer yandan baskı maaliyetleri ve tasarım bütçesi demek. Bütün bu zaman ve maaliyet yayın üretebilmek açısından oldukça ciddi giderlere dönüşüyor ve karşılığını ekonomik olarak bulması çok mümkün olmuyor. border_less Kitap Fonu ve border_less ARTBOOK DAYS tamamıyla bu alanda üretim zorluğunu görerek, üreten kişi ve kurumları bir araya getirme ve devamlılığına katkı sunabilme ihtiyacından ortaya çıktı. Sanatçı ve sanat kitaplarını odağına alan etkinliğimiz aynı zamanda son derece kuvvetli ve anlamlı ilişkiler kurulmasına aracı oldu. Önümüzdeki sene daha çok büyümeyi, daha fazla katılımcı ve izleyiciyle buluşmayı hedefliyoruz. 

Peki önümüzdeki sezonda kendi sergin dışında heyecanla beklediğin hangi sergiler var? Senden öğrenip biz de listemize almak isteriz bu sergileri.


Galerist’te Pelin Uran küratörlüğünde gerçekleşecek Hüseyin Bahri Alptekin sergisini heyecanla bekliyorum. Venedik Bienali’nin çok iyi geçeceğini düşünüyorum, aynı zamanda 12. İstanbul Bienali’nin küratörlerinden Adriano Pedrosa 60. Venedik Bienali’nin küratörlüğünü üstlendi. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda da işlerini çok sevdiğim, birlikte çalışma olanağı yakaladığım Gülsün Karamustafa yer alacak. Aynı zamanda arkadaşım Panos Giannikopoulos, Yunanistan Pavyonu’nun küratöryel ekibinde yer alıyor. Bütün bu dinamikler, beklentimin çok yüksek olmasının nedeni. 2024’te Mardin Bienali Ali Akay küratörlüğünde gerçekleşiyor, takvimimde ve mutlaka görmek isteyeceğim bir sergi. Yine 2024’te Iwona Blazwick küratörlüğünde gerçekleşecek İstanbul Bienali’ni merakla bekliyorum.

Ve son soru bizimle alakalı. Vitruta’da en çok beğendiğin markalar hangileri?


Öncelikle mekanlarınızı, mekanlarınızın enerjisini, ekibinizi çok beğeniyorum. Kendimi iyi hissediyorum her ziyaretimde. İçinde bulunduğumuz sezondandır diye düşünüyorum, bu aralar CHIMI’nin gözlüklerine bayılıyorum, Bil's benim için apayrı bir yerde olduğu için koşulsuz önceliğim Bil's diyorum. RAINS ve Eastpak çantalarınız ve kesimlerini her zaman çok sevdiğim Dickies seçkiniz yine favorilerim arasında. 


Stylingini Melis Güven'in yaptığı ve Huo Rf'in çekimde kullandığı ve seçtiği ürünler için buraya tıklayabilirsiniz.