Good People of Vitruta

Funda Dündar

Funda Dündar kimdir, nasıl başladı, neler yaptı, nasıl gidiyor?


İnsanın kendi hikâyesini anlatması hep çok zor gelir bana. Çünkü kalıplara sığmak, tanımlara girmek çok ürkütücüdür ama deneyeyim: 37 senedir dünya üzerinde yer kaplayan bir kadınım ilk olarak. Özel eğitim öğretmenliği yaptım yıllarca ardından artık o meslekte vereceğim ve alacağım bir katkı kalmadığını fark ettiğim zaman kendimi emekliye ayırdım. Hayatım boyunca kitaplarla olan yakın ilişkim, kitap kulüpleri yapmam sayesinde editörlüğe taşınmıştı ve ikisini birlikte yürütmek zorlaşmıştı. Şimdi yaklaşık 7 senedir editörlük ve son bir yıldır da hikâye projeleri üretme ve senaryolaştırma işiyle ilgileniyorum. Kelimeler benim için içeridekini dışarıya taşıyan en güçlü araç. İşimi bunun etrafında konumlandırmaktan çok keyif alıyorum. Bunların dışında kendini dolayısıyla da insanı çok merak ettiğim için psikolojiyle ilgili eğitimler alıyorum. Fotoğrafçılık ve seramikle de yakından ilgiliyim. Kendi çapımda resimler yapıyorum. Böyle hepsini yan yana dizince anlıyorum ki işim gücüm sanatın ruhuyla… 


Peki sanat senin için neyi ifade ediyor?


Sanat bana göre, en güçlü soruları soran ve aynı zamanda en geniş bakışla cevapları bulmamızı sağlayan bir alan. Yaşamın en renkli, en manidar yüzü… 

Nelerden ilham alırsın?


Ben dünyanın kendisinden ilham alıyorum aslında. Yani bu korkunç kaos içindeki matematik, fark ettiğim anlarda bana çok ilham veriyor. Ama daha spesifik olmam gerekirse en çok ağaçlardan ilham aldığımı söyleyebilirim. Ne olursa olsun dimdik ayakta olmalarından, müthiş meyveler, çiçekler, yapraklar üretip vakti geldiğinde de onlardan nezaketle ayrılmalarından, sahiplenmeden, kendini ürettikleriyle tanımlamadan üstelik… Yaşadığı sürece hiç pes etmeden yenilerini vermeye de devam etmelerinden… Sabırlarından gelen güçlerinden… Bir dalı kurumuşken bile diğer dallarından tazecik yapraklar uzatacak kadar cüretkâr bir umuda sahip olmalarından… Ağaçlar gerçekten bana çok şey anlatıyor.


Soğuk günlerdeyiz bu mevsimde senin için en büyük keyif nedir? Neler yapmayı seversin?


Soğuk günlerde en çok evde olmayı seviyorum. Dışarısı soğukken sıcak bir fanusun içinde olmak ana rahmi gibi hissettiriyor bana. Huzurlu ve kendi halimde kalmak iyi geliyor. Pandemiden dolayı sıkıntılı olsa da bu aralar, sinema ve tiyatro da kış mevsiminde en sevdiğim iki etkinlik. 

Önerebileceğin tiyatrolar var mı?


Evet tabii ki… Şu an oynayan iki tane tiyatro önerebilirim. İkisinde de çok sevdiğim bir tiyatro oyuncusu oynuyor, Nezaket Erden. Sevgili Arsız Ölüm ve Tırnak İçinde Hizmetçiler. Hala oynuyor mu bilmiyorum ama Eylül adlı bir oyun da çok etkileyiciydi. Tek ya da az oyunculu oyunları daha çok seviyorum. En kısa sürede gidip görmek istediğim oyun da Aşınma.

Yeni bir güne başladın, nedir rutinlerin? Nasıl başlarsın güne?


Benim her günüm aynı ritüelle başlıyor diyebilirim. Erken uyananlardanım. Hatta çok erken bir işim olduğunda daha da erken uyanıp bu ritüeli muhakkak yapıyorum. Öncelikle istisnasız her sabah kedim Vanilya’ya açıyorum gözlerimi. Biraz onunla vakit geçirdikten sonra ayaklanıp günaydın diyorum kendime. Evi havalandırıp bir tütsü ya da palo santo yakıyorum. Müzik açıyorum. Sonra sıra kahve seremonisine geliyor. Çekirdek kahveyi kendim öğütüp demleyerek kahve yapıyorum. Kokusu bütün eve yayılıyor. Kahvemi içerken de biraz bilgisayar, biraz okuma, bazen sadece öylece durma, bazen biraz hareket ya da kendi kendime dans etme… O gün için nasıl bir başlangıca ihtiyacım varsa onu yapıyorum. Sabahları tüm duyularımı uyandırarak güne başlıyorum özetle. Bu bana çok iyi geliyor. Sadece bedenimin uyanmış olması yetmiyor çünkü, tüm dikkatimle uyanmayı seviyorum. 

İstanbul’da en çok nerelerde vakit geçirirsin? En sevdiğin kafe ve restoranlar?


Kafe kültürüm artık çok kalmadı maalesef. Beyoğlu’nda yaşamak böyle bir durum yarattı. Evim kafe gibi tüm arkadaşlarımla toplanabildiğimiz bir alan oldu. Çıktığımda da mahallede takılmayı seviyorum. Şimdi kafe, Comedus uğradığım yerlerden. Restoranda ise açık ara en çok Aheste’ye gidiyorum. Çok seviyorum hem ortamını hem yemeklerini…


Sana son olarak kitap önerisi sorsam?


Vitruta için birlikte özel bir kitap seçkisi hazırlıyoruz. Her ay değişen yerli ve yabancı kitaplardan oluşan bir seçki olacak artık Vitruta mağazalarında. Dolayısıyla önerdiğim ve önereceğim tüm kitapları da Vitruta mağazalarında göreceğiz zaten uzun süre. O yüzden burada bu sürprizi bozmak istemiyorum. Ama benim için en değerli kitabı söylemeden de geçmek istemem: Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde serisi… Okuduğum, çok sevdiğim onlarca kitap ve yazar var ama Proust benim için bir edebiyat dehası.