Good People of Vitruta

Başar Başaran

Başar’la daha çok akşamları buluşup Aheste’nin Moscow Mule’unun keyfini sürdüğümüz Pera’da bu kez sabah saatlerinde buluştuk. Artık gün boyu açık olan Baylo’nun dışarıdaki masalarından birinde oturup sohbet edip güzel bir cortado –ki cortado benim kafamda Başar’la çok özleşmiştir- içtik. 

Bir süredir New York’ta olduğu için en son Cüneyt Özdemir’in Youtube kanalındaki Kunduz’a özel yayında gördüğüm Başar’la pek çok konudan konuşma fırsatımız oldu. Tüm konuşmayı aktarabilmek zor, fazla derinlere girmiş olabiliriz ama biz sizi onunla tanıştırmak için yönelttiğim bazı soruları ve güzel cevaplarını paylaşalım. :)

Başar hoş geldin tekrar Pera’ya! Seni vitruta takipçileriyle tanıştıralım. Başar Başaran kimdir? Nasıl başladı, neler yaptı, nasıl gidiyor?


Başar bir Ege kasabasında eğitimci bir ailede doğdu büyüdü. Liseden başlayarak hayatının farklı noktalarında güzel insanlarla tanıştı. Üniversitede ve iş hayatının ilk yıllarında kendini iyice tanıdı. Gezme tozma, farklı yerlerde yaşama şansı oldu. Midwest’te bir kasabada da yaşadı, Mumbai’de de, San Francisco’da da. Kısa kısa Amsterdam’da da çalıştı, Cidde’de de.


Kendi eğitimine önem verirken, eğitimin kendisine olan önemini fark etti. Ondan beri de bu işlerde. Bir süredir de MBA yaparken üniversite arkadaşlarıyla giriştiği Kunduz’la uğraşıyor. 


Kunduz inanılmaz başarılı gidiyor. Herkese bu kadar temas edebilen bir eğitim girişiminde bulunmak nasıl bir duygu?


İş hayatımın ilk yıllarında “iş dediğim şey ne olsa kendimi şanslı hissederim” diye düşündüğümde cevabım insanların hayatına anlamlı bir şekilde dokunan bir şeyi sevdiğim insanlarla üretmek olmuştu. Biraz anlam arayışı biraz deneme yanılmayla geldiğim noktanın bu olmasından hayata karşı müteşekkir hissediyorum.

Peki Kunduz’un biraz dışına çıkarsak, sana hayatında ne ilham verir?


Olağan şüpheliler: Okumak, dinlemek, izlemek, gezmek. Çok orijinal bir cevabı yok ama sadık kalmaya çalıştığım şeyler bunlar.


Girişim işleri ruhsal olarak çok yorucu. Hatta başta tahmin ettiğim hiçbir şeye benzemeyecek kadar diyebilirim. Entellektüel uğraşların hayatımdaki payı üniversitede veya ilk işlerimde kendime ayırabildiğimden daha az kaldı. Onu da çoğunlukla okumakta kullanıyorum. Film tüketimim mesela arthouse’tan sitcom’a, feel good’a falan kaydı.


Özellikle yürümek daha geniş bağlamda bana ilham veriyor. Günlük hayatımda tükettiklerimi veya ekspoze olduklarımı sentezlememe yardımcı oluyor. Nerede olursam olayım saatlerce yürüdüğüm anlarda aynı anda hem huzurlu hem de enerjik hissedebiliyorum. Yürürken şehirler bambaşka pencereler açıyor bilinçte. Açıkçası işimin farklı arkaplanlarda bunu yapmama imkan vermesinden dolayı da baya şanslı hissediyorum. 


Onun dışında çocukluk ve gençlikten gelen müzik, satranç gibi şeyler var ama onlar da tüketim seviyesinde kalıyor bu tempoda. Onların da verdiği ilham ayrı oluyor. 

Senden 3 kitap önerisi alsak neleri sayardın?


- The Myth of Sisyphus - Albert Camus. Hayatın olduğu haliyle anlamsızlığını kabul etmek, kendi hayatınızı nasıl geçirmek isteyeceğinizle ilgili kararları hızlandırabiliyor. Sindirmesi zor bir kitaptı ama üniversite ve sonrasındaki arayışlarımda bana çok zaman kazandırdı.


- The Talent Code - Daniel Coyle. Eğitim veya gelecek nesillerin hayatına fayda katmak en geniş anlamıyla bile ilginizi çekiyorsa önerebileceğim bir kitap. Akademik bir tonu veya niyeti olmadan herkese ilham verecek hikayeler üzerinden yazılmış.


- Atomic Habits - James Clear. Başka hayatları değiştirmeyi amaç edinip kendini değiştirmemek ukalalık olur. Kendimize sözler verip yeni düzenler kurmayı planlamak keyifli ancak uygulaması zor. Hayal ettiğiniz alışkanlıkları kurmak üzerine uygulanabilir prensipler sunuyor. Olduğunuz mu yaptığınız mı sizi tanımlar sorularına girmeden, pratiğine odaklanmak için ideal.

Peki giyim senin icin ne ifade ediyor? Sıradan bir güne uyandın ve klasik bir Başar günü yaşayacaksın; neler giyiyorsun?


Senle bunu daha önce de konuşmuştuk. Giyimi karakterin en kısa yoldan ve en istikrarlı şekilde dışavurumu olarak görüyorum. Bunu herkes istese de istemese de yapıyor. Kafa yormadan giyinenin de verdiği bir mesaj var. Benim gibi kendi dışavurumuna imkan arayan rutin insanlar için de en pratik mecra. Vitruta’nın da bu yönden topluma vazifesi çok değerli geliyor bana.


Giydiklerim o günkü toplantılarımda vermek istediğim mesaja göre değişiyor. Ama ekip içi toplantılarda veya yatırımcı toplantısında oduncu gömleği, şort, terlik gibi şeyler giymek hoşuma gidiyor. Oradaki derdim de hiyerarşiye karşı nerede durduğumla ilgili. Özellikle Türkiye’de sıkça karşınıza çıkan yatırımcı profilinin kendine verdiği temelsiz önemi benden hissetmemesi bunun bir parçası. Benzer şekilde, ekipteki herbir kişinin beni kuruculardan biri olduğum için farklı yerde konumlandırmaması için de bu tip mesajların değerli olduğunu düşünüyorum.