Good People of Vitruta

Çiğdem Paçal

Çiğdem Paçal, Good People of Vitruta’nın yeni üyesi! Çok sevdiğimiz tasarımcı dostumuz Çiğdem’le aylar sonra Bodrum’dan çıkıp geldiği İstanbul’da en çok özlediği Pera’da buluştuk. Çekimler, sohbet, röportaj derken tabii ki uzun bir Pera akşamı geçirmeyi başardık farklı farklı mekanlara girip çıkarak. Bu güzel günden kareleri ve keyifli röportajı umarım sizler de çok beğenirsiniz!

Çiğdem hoş geldin Good People of Vitruta’ya! Öncelikle klasik sorumuzla başlayalım; Çiğdem Paçal kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor, neler yapıyor?


Hoş buldum! Öncelikle böyle güzel bir topluluğun içinde yer almak beni hem çok mutlu, hem de motive ediyor.
Sabancı Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı mezunuyum. 4 sene kadar art direktör olarak çalıştıktan sonra mücevher tasarımı okumak istediğime karar vererek New York’a taşındım. Burada Fashion Institute of Technology’de mücevher tasarımı eğitimini tamamladım. 6 sene New York, bir kaç aylık Los Angeles deneyiminin ardından kendi markam PACAL’ı kurmak için Türkiye’ye geri dönüş yaptım. 5 senedir buradayım. Vitruta ile PACAL’ı daha çok insana ulaştırmak istiyorum. Gelecek için Vitruta ile güzel planlarımız var. PACAL’ı artık yurtdışına da taşımak istiyorum. Bunun da adımlarını atıyorum.

Pacal’ın hikayesi nasıl başladı peki? Farklı bir kariyerin ardından tasarımcılığa ve girişimciliğe geçiş nasıl gelişti?


Ben kesinlikle girişimci olarak doğmuşum. Yani bu benim için gerçekten kaçınılmazmış, buna eminim! :) Evcilik oynayan bir çocuk olmadım hiç. Boncuktan bilezikler yapıp satardım. Kendime işe başlarken 3 sene vermiştim. 3 sene sonra kendi işimi kuracaktım. Art Direktör olarak çalışırken, Karaköy’de Fransız Geçidi’nde bir yer kiraladık. Digital ajans diye yola çıkmıştım ama tam olarak başlamadan o serüven bitti ve PACAL için başka bir yola girdim. O da şöyle gelişti: Bir Paris seyahatinde Furla’dan pleksiden yapılmış bir küpe almıştım ve bir tekini döndüğüm gün kaybettim. Üzülmüştüm ama aynısını yaparım ben bunun diye inat ettim. 2009 yıllarıydı. O dönem Galata’da bir ofiste çalışıyordum. Hemen aşağımız Karaköy, pleksi cenneti. Ben de yemek aralarında Karaköy’e inip pleksi dükkanlarında küpenin aynısını nasıl yapacağımı araştırmaya başladım. İş sonrasında farklı bir boyuta geçti. Kendi tasarladığım yine geometrik şekillerden takılar yapmaya başladım. Cila makinaları alıp ofiste masanın altına saklıyor, bazı geceler orada uyuyup takı yapıyordum. Amerika, Paris ve Çin’de satmaya başladım. Sonra bir gün H&M’in vitrininde gördüm. Çok fazla taklidi yapıldı. Bu da bana iyi bir motivasyon kaynağı oldu aslında. Ben de değerli maden ve taşlarla çalışıp mücevher tasarımını sıfırdan öğrenmek istedim. PACAL’da bütün bu eğitim sürecinin sonunda, önceki birikimlerimi de üzerine koyarak kurduğum bir marka oldu. 

Peki genel anlamda tasarımlarını ortaya çıkarırken sana neler ilham veriyor? Nelerden besleniyorsun en çok?


Etrafımda takı olarak algılanmayan objeleri giyilebilir formlara dönüştürüyorum. Mimari yapıların içlerinde de bu formlardan çokça saklı. Elle yaptığım ilk kolyeyi La Sagrada Familia’nın içindeki sütunların üzerindeki bir formdan esinlenerek yapmıştım. Benim için büyüleyici ve bana hala ilham veren bir yapı.


Bir taraftan yılın uzun bir bölümünü Bodrum’da geçiriyorsun. Bodrum’da neler yapıyorsun? Nerelere gidip, hangi mekanlarda zaman geçiriyorsun?


Bodrum maceram pandemi döneminde başladı. Ben doğada nefes alabiliyorum. Bunu son iki yılda çok daha güçlü hissetmeye başladım. Bodrum’da kaldığım dönem güzel bir rutinim var. Evimiz biraz yukarıda, denize 20 dakika yürüme mesafesinde ve sabahları bomboş olan bir sahili var. Kulaklıklarımı takıp Insight Timer App’inden o dönem neye ihtiyacım varsa o meditasyonu açıp sahile koşuyorum. Sahilde deniz kenarına oturup 15-20 dakika hayallerimi düşünüyorum, sahip olduklarıma şükrediyorum. Her sabah annemin kendi ektiği mahsüllerle kahvaltı yapıyoruz; annem, ben, köpeğimiz Misha ve kedilerimiz Kara, Manken ve Bıdık… Sık sık dostlarım da ziyarete geliyor. Onlarlayken rutinleri biraz rafa kaldırıyorum. Evde çalışmaktan sıkıldığım zamanlarda en keyif aldığım yer Zai. Kütüphanesinde kocaman bir masa var ve genelde kimse olmuyor. Bu sene en beğendiğim fine dining deneyimi Edition Otel’in içindeki Brava Bodrum ve sevgili Selçuk Gerger ile deneyimlediğimiz Zaaf oldu. Müziği ve dans etmeyi çok seviyorum. Wu Yalıkavak, Bodrum’daki ikinci evimiz diyebilirim. Daze’in hamburgerini de şiddetle tavsiye ediyorum. Arka Pizza bence fiyat performans olarak Bodrum’un senelerdir en çok gidilen mekanlarından.  

Son zamanlarda okuduğun ve seni etkileyen kitaplardan, dinlediğin podcastlerden ya da izlediğin film/dizilerden bizle paylaşmak istediğin neler var?


Huberman Lab Podcast’ini dinlemeye başladım. Sinir sistemini inceleyen disiplinlerarası bir bilim olan nörobilim üzerine bir podcast. Dr. Andrew Huberman Stanford Üniversitesi’nden nörobilim profesörü. Beynimizi ve beynimizin organlarımızla olan bağlantılarının algılarımızı, davranışlarımızı ve sağlığımızı nasıl kontrol ettiği üzerine yapılan bilimsel araştırmaları anlatan bir podcast.


Son dönemde izlediğim en iyi film, “Everything Everywhere All at Once”.


Sabah uyanır uyanmaz elim Insight Timer App’ine gider. 2 haftadır aynı meditasyonu dinliyorum. Podcast tadında bir meditasyon aslında. Nicole Bayliss/Embracing Flow her sabah dinlediğim 26 dakikalık bir meditasyon. 

Son olarak Vitruta’da en sevdiğin 3 markayı öğrenmek istiyoruz. ☺


Kendi markam PACAL’ı saymazsak - :) - minimal tasarımı, harika renk seçimleri ve kullandıkları su geçirmez kumaşlarıyla çok beğendiğim Rains, fotoğraflarda bayılarak taktığım gözlük markası Chimi, yine tasarımlarını yaratıcı ve yenilikçi bulduğum, giyerken çok rahat hissettiğim ayakkabı markası Camper.


Çiğdem Paçal'ın çekimde kullandığı ve sizler için seçtiği ürünler için buraya tıklayabilirsiniz.