Good People of vitruta: Hüner Aldemir

Hüner Aldemir, Good People of vitruta’nın yeni üyesi! Çok sevdiğimiz Huner ve Ferah markalarının yaratıcısı Hüner’le önce mağazamızda buluşup Beyoğlu sokaklarına indik. Daha sonra ise evine konuk olduk. Arkadaşlarımızın da yanımızda olduğu o akşamın güzel sohbetini –tabii ki hepsine yer vermeden ve çok uzatmadan- sizlerle paylaşıyoruz. Keyifli okumalar!

Hüner hoş geldin! Sonunda sen de Good People’dasın! İlk sorumuz hep aynı: Hüner Aldemir kimdir? Nasıl başladı, neler yaptı, nasıl gidiyor?

Merhaba! Ne güzel böyle bir gruba dahil edilmek! :) Hüner işini çok severek yapan bir moda tasarımcısı. 7 yaşından beri bu işi yapmak istiyordum, neyse ki ismimle örtüşen bir kabiliyetim de var ki bunu başarabildim. 8 yaşında dikiş dikerek başladım bu yolculuğa, halam çok iyi bir terziydi. Onun öğretisi ve kendi hevesimle hep ellerimle bir şeyler yaparak devam ettim okul dönemlerim boyunca. Üniversiteyi New York’ta Pratt Institute’ta okudum, New York’ta yaşadığım 6 yılın bana ve kariyerime inanılmaz katkısı oldu. İstanbul’a döndükten sonra kısa bir süre moda sektörünün farklı alanlarında çalıştım. 2015 yılının sonbaharında 15. Venedik Mimarlık Bienali’ne seçilen Darzana projemizle benim de kendi markamı kurma yolculuğum farkına varmadan başlamış oldu.

Şimdi önce dilersen iki markayı soralım. Hem Huner’in hem de Ferah’ın yaratıcısısın. İlk olarak Huner’le başlayalım dilersen; Huner nasıl doğdu, nasıl hayata geçti?

Huner’in hikayesi IKSV’nin 15. Venedik Mimarlık Bienali için yaptığı açık çağrıda Darzana projemizin seçilmesiyle başladı. Ben ekibe tesadüfen dahil oldum aslında ama sonra sergi açılışı için bir çanta olması istendiğinde ekipteki tek tasarımcı olarak projenin o kısmını ben üstlendim. Darzana’nın kendisi bir ileri dönüşüm projesiydi diyebilirim, Haliç Tersane’sinde atıl kalan parçalardan yapılmış gemi formunda bir enstalasyondu. Ben de bu iki temayı - ileri dönüşüm ve denizcilik - birleştirerek çantaları kullanılmış yelken bezinden yapmaya karar verdim. Hiç yelkencilik geçmişi olmayan biri için biraz cesur bir karardı ama neyse ki çıkan sonuçtan herkes çok memnun kaldı. 

Hep tasarımın içerisindeydin, peki ileri dönüşüm tasarımlara olan ilgin bu projeyle mi başladı?

Aslında sürdürülebilir modaya özel bir ilgim yoktu başladığımda, hatta okuldayken bizim dönemde ilk defa sürdürülebilir moda dersini zorunlu yaptıklarında pek heyecan da duymamıştım. Sonrasında önce New York sonra İstanbul’daki iş tecrübelerimde üretim ve tüketim miktarlarıyla birebir yüzleşince bu konunun değeri ve aciliyetini anladım. İleri dönüşüm kısmının ilgimi çekmesinin sebebi aslında biraz da her seferinde farklı bir imtihanla karşılaşmam, bu da beni her defasında daha yaratıcı çözümler üretmeye itiyor.

Huner’in ardından ortaya çıkan bir başka markan daha var; Ferah. O nasıl bir hikayeyle doğdu?

Evet! Ferah’ın ilk koleksiyonunu geçen yıl çıkardık ama aslında ondan öncesinde 2 yıldır üzerine düşünüp plan yaptığım bir marka. Anneannenim küçüklüğümden beri giydiği 3-4 Şile bezi elbisesi vardı, ben de 2019 yazında bir gün onun evinde yemek yerken giydiği elbiseye bakıp “Biz niye bu elbiseleri artık giymiyoruz?” diye düşündüm. Biraz etrafta satılan örneklere bakınca modellerin çok da modern olmadığını fark edip üzerine düşünmeye başladım.

Şile kumaşının özelliği nedir? Daha önce nasıl kullanılmaya başlanmış; sen nasıl ele aldın aynı kumaşı?

Şile bezi kendine has bir sürü özelliği olan bir kumaş; bizim kullandığımız gerçek Şile bezi organik pamuk ipliğinden dokunuyor, Karadeniz’de yıkanıp Şile plajlarında kurutuluyor. Bir sürü kadının el emeğiyle çok uzun uğraşlar sonucu bize ulaşıyor. Ben de bu kadar değerli bir kumaşı daha günümüz tarzına uyacak şekilde değerlendirmek istedim. Hepimizin giydiği basic ve zamansız parçaları Şile bezinden yaparak çoğumuzun üst jenerasyonlardan bildiği bu kumaşı kendi gardıroplarımıza dahil etmek istedim.

Bu tasarımlarını ortaya çıkarırken nelerden ilham alıyorsun? Seni neler etkiler tasarımlarını yaparken?

Tasarım yaparken birincil önceliğim ben ve etrafımdaki insanların severek, kendilerini iyi hissederek kullanacağı parçalar yaratmak. O yüzden kullanılabilirlik her zaman ilk adım. İki markada da bir başka önemli kıstas yapmak istediğim parçaların malzemeyle uyumlu olması, Huner için “malzeme odaklı tasarım stüdyosu” ibaresini kullanıyoruz mesela, aynısı Ferah için de geçerli. Bunlar dışında ihtiyaç da üçüncü önemli bir odak, burada genelde biraz kendi ihtiyaçlarımdan biraz da farklı durumlarda gözlem yaparak başkalarının tecrübelerinden yola çıkıyorum.

Bir de seninle bir başka ortak noktamız Pera sevgisi. Taycan’a da sormuştum, sana da sorayım; nasıl tarif edersin Pera’yı bize?

Pera bence büyüleyici bir mahalle. Hem şehrin tam ortasında olmasından gelen çok güncel bir yanı var hem de tamamen tarihin bir noktasında kalmış gibi. Istanbul’a ilk döndüğümde kısa bir süre burada oturmuştum, şimdi tekrar geri dönmüş olmak büyük bir keyif benim için. Bana gerçek bir mahalle hissi veriyor Meşrutiyet Caddesi’nin aşağı kısmı, aslında kısacık bir parçası ama her türlü dükkan ve insana erişiminiz olan bir yer. Tarif etmek biraz zor o yüzden tecrübe edilmeli demek istiyorum. :)

Ve de son soru! Tabii ki Ferah gelecek fakat vitruta’dan en sevdiğin markaları bizimle paylaşmak ister misin?

Ferah’ı ayrı tutayım, çocukları arasında seçim yapmak zorunda kalan anne durumuna düşmemek için. Seçkinizin çoğu zaten sevdiğim ve tanıdığım yetenekli arkadaşlarımın markalarından oluşuyor ama şu ara favorilerim VEJA, Mineral ve Muni Bum Bag.