Good People of Vitruta

Lal Pekin

Good People of Vitruta'nın yeni üyesi Lal Pekin! Lal ile geçen sene Deniz Avşar’ın sergisinde tanışmış ve iletişimimizi koparmamıştık. Atölyesi Firuzağa’daki Vitruta’nın komşusu olan Lal ile sonraki görüşmelerimizle birlikte 12-25 Nisan arasında Vitruta Space’te gerçekleşen ilk sergisinin ana hatları yavaş yavaş ortaya çıktı. Neticede harika bir sergi geride kaldı ve bu yoğun dönemin sonunu bu keyifli sohbet ve harika bir çekimle taçlandırdık. Şimdi sizi bu keyifli sohbetimizle baş başa bırakıyoruz.

Lal Good People'a hoş geldin! Önce klasik soruyla başlayalım: Lal Pekin kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor, neler yapıyor?


Hoş buldum! Ben bir yandan atölyesinde kendi seramik tasarım markası Sou Forms’u büyüten, bir yandan lokal yeme & içme sektörünün birkaç iyi markasına editörlük yapan, araştırmacı, deneysel takılmayı seven, doğasever bir insanım. Girişimci bir ruhum var. Koç Üniversitesi İşletme bölümünde okurken ve mezuniyetin ardından 6-7 sene çeşitli start-up ve kurumsal şirketlerin yaratılma ve devam süreçlerinde pazarlama, basın, müşteri ilişkileri ve proje yöneticiliğii görevlerinde yer aldım.


Yoğun geçen bu senelerin ardından Bodrum’a yerleştim ve uzun zamandır arzuladığım 3 boyutlu hacme sahip nesne üretme eylemini, ilişkimin her zaman çok kuvvetli olduğu toprak ile gerçekleştirme kararı aldım. Artık eline çamur aldığında en mutlu insana dönüşüyorum. :)

Serginin son günündeyiz, çok çabuk geçiyor zaman. Hazırlık sürecine başlangıcın daha dün gibi! Nasıl geçti ilk solo sergin? Nasıl tepkiler aldın ve nasıl beslendin bu yorumlardan? Sergi için ilk atölye ziyaretimizden başlayıp tüm süreci düşündüğünde neler canlanıyor gözünde? :)


Zaman gerçekten akıp gidiyor… Yetişebilmek için disiplinli olmam lazım. Yeri geldiğinde günbegün maruz kaldığım tüm çevresel datalara gözlerimi ve kulaklarımı kapamayı bilmem gerek. Sergi planımızı sonbaharda yapmış olsak da, hem sergiye hem de Sou X Vitruta koleksiyonuna başlamam kış sonunu buldu! Ama güzel de oldu. Renklendiğimizi düşünüyorum baharla birlikte.


İlk kişisel sergim olan Lal Pekin’s Atelier & Pop-Up Showroom’un, ziyaretçiler tarafından beğenildiğini düşünüyorum. Aldığım yorumları aklımın ve defterimin bir köşesine kaydettim. Beklediğimden daha fazla bir kalabalıkla karşılaşmak ve sosyal medyada paylaşımları almak her zaman iyi bir duygu. Killer, pigmentler ve camların sergilendiği tezgah ve arkasındaki ‘oyun çamuru köşesi’ de ilgi gördü. Ziyaretçilerle konuşabildiğim zamanlarda atölye test çalışmalarıma sordukları sorular; gelecek proje ve koleksiyonlarım için beni motive etti.


Hem atölye hem sergi hem de pop-up showroom oldu senin için Vitruta Space bu süreçte. Aslında seramik alanında farklı alanların buluşması diyebiliriz. Bu biraz senin bu işi nasıl tutkuyla yaptığınla da ilgili. İlk olarak sana bu tutkunun nasıl başladığını sorayım; seramik yolculuğuna nasıl çıktın?

Sanatçı bir aileden geliyorum ve atölyelerde büyüdüm. Yıldız Kenter, Orhan Taylan, Mahir Güven gibi ülkemizin saygıdeğer sanatçılarından eğitimler aldım. ABD’deki lise eğitimim sırasında birbuçuk sene seramik öğrendim, torna çektim.


Üzerinden 9 sene geçti ve ben pandemiyle birlikte soluğu Bodrum’da aldığımda seramiğe daha çok zaman ayırabilme fırsatı buldum. Aslında beni ilgilendiren şey sonuç ürün değil, kil çamurunun kendi yolculuğu oldu. Kilin yapısı, şamotu, dokusu bunlar ilgilendirdi. Her bir tür kilin benim gücüme karşı oluşturduğu davranışlar formsuzluğu yaratıyor ve çamur kendi yolculuğunu benzersiz bir tasarım haline dönüşüyle tamamlıyor. Buna ön ayak olmak ve süreci izlemek, zaman zaman dahil olmak ve sabırla pişirmek... Bunların hepsi tutku benim için.

Aslında bu tutkunun başladığı yer biraz daha sanatsal tarafı. Fakat daha sonra Sou Forms da hayata geçiyor; markalaşan ve sevdiğimiz mağazalarda yer alan bir marka yaratmaya nasıl karar verdin?


Hedef ve başarı odaklı bir yapıya sahip olsam da tatmin duygumu; ulaşmak istediğim sonuçtan değil, devam eden süreçten aldığımı söyleyebilirim. Bu ‘sürece’ olan bağlılık ve inancımla Sou Forms markasını; kil çalışmalarıma başlar başlamaz kurmaya karar verdim ve Instagram sayfam üzerinden arkadaşlarım ve takipçilerimle hem tasarım süreçlerimi hem de tamamlanmış çalışmalarımı paylaşmaya başladım. Instagram sayfasını görsel bir günlük olarak kullanmayı tercih ettim ve ilk günden beri bu şekilde yönetiyorum.

İçinde bulunduğum ruh halime ve fiziksel dünyamda çevrelendiğim varlıklara ve renklere göre değişebilen sanatsal ve fonksiyonel seramik parçalar üreten Sou Forms, kurulduğu 2020 yılından bu yana parçası olmaktan çok mutlu olduğum Vitruta ve Atatürk Kültür Merkezi Tasarım Dükkanı gibi pek çok fiziksel ve online tasarım dükkanlarındaki yerini buldu ve gustosuna değer verdiğim insanlar tarafından desteklendi, destekleniyor.


Vitruta X Sou Forms koleksiyonunu nelerden ilham alarak yarattın peki? Biz çok beğendik ismimizin geçtiği bu güzel koleksiyonu! :)


Bu kış art arda seyahatlerim oldu. Gürcistan’ın ve eski Sovyetler’in sanat tarihini keşfim ve Al-Khaimah Çölü’nün kumu bana büyük ilham kaynağı oldu. Döner dönmez koleksiyonumuza başladım. Sergi de koleksiyonun bir uzantısı niteliğindeydi, işler birbirine karışınca daha da güzelleşti.


Fonksiyonel seramiği artistik formlarla birleştirdiğim ve multi-functional işlerin yer aldığı Vitruta X Sou Forms koleksiyonunda galaksiler, bulutlar, kum ve mercanlar var. Her bir parçanın elle şekillendirme yöntemleriyle yapılmış olmaları onları ayrıca özel ve özgün kılıyor.

Benim şahsen sergin için ilk gün Vitruta Space’e indiğimde en hoşuma giden şeylerden biri de kendi işlerini arkadaşlarının işleriyle harmanlamandı. Hilal Can ve Rastarules’un işlerini dahil etmeye nasıl karar verdin?


Evet keyifli bir alan yarattık Hilal ve Efe ile. Bunun sana ve izleyicilere yansımış olması harika. Hilal’le yaklaşık bir senedir tanışıyoruz ve geçtiğimiz Şubat ayında ‘Unearthing’ isimli karma sergimizde birbirimizi daha yakından tanıdık. Efe’nin işlerini ise, bir arkadaşımın evinde fark ettim; detaylı inceleme şansına sahip oldum ve akabininde kendisiyle tanıştım.


Vitruta Space’i yaşayan bir showroom gibi kullanmak ve sanat ile fonksiyonel tasarımı bir arada sergilemek istedim. Kendi atölyemde de cam, ayna, metal, oksit gibi farklı materyaller de kullandığım için, resim neden olmasın dedim. Efe’nin ve Hilal’in işlerini dahil etme fikri buradan çıktı.


Efe’nin uydu antenlerine ve sedir ağaçlarına akrilik ve tosca ile çizdiği çalışmaları Kaş’tan geldi.

Hilal ise resim üretiminin yanı sıra buluntu malzemelerle de çalışmayı sevdiği için, benim atölyemi ziyarete geldiğinde, bazı çıkma seramik parçalarımı kullanarak, kendi pratiğinde yeni bir şeye dönüştürmeyi teklif etti. Böylece, kendi anlam dünyasında uğraştığı konuları yeni birer parçaya dönüştürdü. Hatta bu motivasyonla uzun zamandır bitiremediği birkaç işi de bitirmiş oldu.


Böylece hem süreç hem içerik olarak oldukça zengin bir sergi alanı yaratmış olduk.

Hem serginin gerçekleştiği hem senin atölyenin olduğu Beyoğlu’na dönelim o zaman. Beyoğlu ile özel bir ilişkin olduğunu biliyorum. Nasıl tarif edersin Beyoğlu’nu? Neler yapmak, nerelere gitmeyi seversin Beyoğlu’nda?


Ah Beyoğlu gerçekten. Love&Hate. Burada doğdum. Eski Alman Hastanesi’nde Sıraselviler’de, şimdi Kent Üniversitesi. Halamın Atlas Pasajı’nda Kulis adında bir barı var 80’lerden 90’ların başına kadar. Annem Mimar Sinan Üniversitesi’nden mezun. Burası bizimkilerin de mahallesiymiş yani. Bebekliğim şu an Minimüzikhol’un bulunduğu, Bilsak (Bilim Sanat Kurumu) Binası’nda, Kaktüs’te geçmiş. Tabi o zamanları hatırlamıyorum. :)

Çocukluk ve lise dönemi başka semtler ve ülkelerde geçti. Üniversite ile birlikte tekrar buralara döndüm. Genelde

Çukurcuma, Cihangir veya atölyeme yakın olan Galataport-Kabataş arasında beni görebilirsiniz.

Fakat zaman zaman buralardan kaçıyorum. 2 yıldan fazla aynı şehirde ya da ülkede kalmadığımı farkettim son 10 senedir. 1.5 sene oldu tekrar döneli İstanbul’a. Güzel yerler açılıyor, çoğu kapanıyor İstanbul’da… Beyoğlu benim mahallem. Her köşesinde bir sürü yaşanmışlık var. Ama sanırım tekrar doğaya yakın ve sakin yerlere gitme zamanı geldi benim için.


Son soru bizimle ilgili. :) Vitruta'da en sevdiğin 3 marka?


Knitology’i hafızamdan silemiyorum, bayıldım. Canım arkadaşım Çiğdem’in PACAL takıları da gerçekten çok zarif. -Yeni renklerini heyecanla bekliyorum Çiğdeeem!-Ayrıca Amerika’da yaşadığım dönemde sıkça kullandığım ve açıldığı yıldan beri takip ettiğim American Vintage. Dördüncüyü araya sıkıştırabilirsek bot ve postallarda Rains!


Stylingini Melis Güven'in yaptığı ve Lal Pekin'in çekimde kullandığı ve seçtiği ürünler için buraya tıklayabilirsiniz.