Pınar Mumcu ile RUNDAMENTAL ve İzlanda Koşusu

Pınar Mumcu ile RUNDAMENTAL ve İzlanda Koşusu - vitruta

RUNDAMENTAL’ın kurucularından Pınar Mumcu’yla geçtiğimiz yıl Ağustos ayında katıldıkları İzlanda koşusu ve İskandinav ülkeleri hakkında konuştuk.

-Öncelikle seni tanıyalım. Koşmaya nasıl başladın?

Uzun yıllar müzik, kültür-sanat sektöründe çalıştım. Aslında daha çok geceleri çalışıyordum ama sporu da hiç ihmal etmiyordum. Çeşitli sporlar hayatımda bir şekilde hep vardı ama ilk kez 2012 yılında bir yarışta koşunca, bir anda kendimi düzenli bir şekilde koşarken buldum. Önceleri tek başıma ya da kuzenim Serkan’la koşarken, daha sonra koşu grupları, koşu arkadaşları edinip, en sonunda da kendi grubumuz RUNDAMENTAL’ı kuracak kadar işin içine girdik.

-RUNDAMENTAL’ın hikayesini anlatabilir misin?

2015 yılında birbirimizi koşu vasıtasıyla tanıdığımız bir grup arkadaş, düzenli bir şekilde koşuyorduk ve etraftan katılmak isteyen insan sayısı artınca acaba bir grup kursak mı diye düşünmeye başladık. Bu esnada isim ve logo üzerine de arka planda bir çalışma devam ediyordu. İsmin ardından RUNDAMENTAL’ın logosu dahil tüm yaratıcı görsel içeriklerini de tasarlayan, kurucularımızdan Umuthan şu anda kullandığımız logo ile çıka gelince, kendimizi koşu grupları dünyasında bulduk. Grup t-shirtlerimiz ile ilk olarak, 25 Ekim Büyükada Koşusu’nda görücüye çıktık. Sonrasında kısa zamanda sayımız arttı. RUNDAMENTAL’a ait olan #NotOnlyRunning ve #SadeceKosmuyoruz hashtagleri altında, koşuya özendirici ve koşuyu bir yaşam biçimi olarak gören insanları bir çatı altında toplayıcı çok farklı ve eğlenceli etkinliklerle farkımızı ortaya koymuş olduk. 2015’ten bu yana zamana ayak uyduran ve gittikçe büyüyen bir aileyiz.

-İzlanda’da bir koşu yaptınız. Burada koşmak nasıl bir duyguydu? Bu kültür seni nasıl etkiledi ve aklında en çok kalan detaylar ne oldu?

2015’ten bu yana, koşu sayesinde çok gezdik ve farklı yerler keşfettik. Bunların arasında en özel lokasyonlardan biri de şüphesiz İzlanda oldu. Reykjavik Half Marathon’a kayıt olunca, beni en çok heyecanlandıran şey, iyi bir yarış performansından çok, 21K boyunca etrafta Reykjavik’e dair neler göreceğim konusuydu. Çok mavi bir gökyüzü ve deniz, soğuk sert ama güneşli bir hava ve güler yüzlü neşeli insanlar… Tüm renkler çok canlı ve yeşil, pırıl pırıl bir şehir. Koşarken insanların evlerinin önüne masa kurup koşanlara ikramlarda bulunması ve desteklemesini çok tatlı bulmuştum. Daha sonrasında şehirde hiç kalmayıp ülkenin “High Lands” denilen iç kesimlerine doğru bir road trip ve kamp yaptık ki bence asıl özel kısmı buydu. Bazı lokasyonlarda gerçekten bizden başka kimse yoktu, çoğunlukla kendimizi başka bir gezegende gibi hissettiğimiz anlar oldu.

-İskandinavya’da farklı bir ülkede daha koştun mu? Seni en çok etkileyen yer neresi oldu?

Danimarka – Kopenhag’ı çok kez ziyaret ettim ve bir keresinde de Copanhagen Half Marathon’da koşma şansım oldu. Burada koşu kültürü çok önemli. Ülke nüfusuna oranla koşucu sayısı çok yüksek ve bu konuda çok da iyiler. Kopenhag, ziyaret etmeyi en sevdiğim şehirlerden biri. Öncelikle bu şehirde koşu dolayısıyla tanıdığım ve çok sevdiğim Danimarkalı arkadaşlarım var. Kültürlerini çok seviyorum. Hygge kültüründe yer alan, arkadaşlık ve aile kavramına verilen değer, kendine özel zaman ayırmanın önemi ve bunun yanında soğuk iklim şartlarına rağmen sıcaklık hissini yaşamaya verilen önem içimi ısıtıyor.

-İskandinav ülkelerinde “vitruta’yı sevenler bunları da sever” dediğin neler var?

Kopenhag sokaklarında her köşede çok değişik ve güzel cafe-restaurant’lar var. Benim en sevdiğim bölge Norrebro. İskandinav tarzı mekanları sevenler burada cennete gitmiş gibi hissedecekler. Son olarak 2018’de Roskilde Festival için gittiğimde şu 3 mekana bayılmıştım; Next Door, Mad & Kaffe , Parterre Christianshavn.

-İzlanda veya İskandinav ülkelerinde aklında kalan en güzel manzara ne oldu?

Rekyjavik ve Kopenhag’da yerleşim yerlerinin genel görüntüsünü çok sevmekle birlikte, İzlanda’da gördüğümüz doğal güzellikler karşısında büyülendim diyebilirim.