Sinem'in Eskimeyen Hikayeleri

vitruta olarak, sürdürülebilir moda anlayışını içselleştirmeye devam ederek dayanıklılığın güzelliğini kucaklıyoruz. Tam da bu yüzden, sizi Good People of vitruta'nın ilham verici üyelerinin, yıllardır kullandıkları güvenilir ürünleriyle buluşturuyoruz. Bu ürünler sadece eşya yerine konmuyor; sayısız macerada, onlara eşlik etmiş gerçek dostlar olarak görülüyor. İlk konuğumuz, Sinem Çelik.

Selam Sinem! Sen vitruta’yı, vitruta da seni uzun zamandır tanıyor — bu birliktelikle sana uzun zamandır eşlik eden bir ürünü yakından tanıyacağız bugün. Peki bu Sandqvist çantayı vitruta’dan ne zaman aldın, gününü hatırlıyor musun?

Çok iyi hatırlıyorum çünkü vitruta’yı ilk keşfedişim bu çantayla oldu.
Stokholm seyahatimden dönmüştüm; çantayı da ilk oradaki mağazada görmüş ve beğenmiştim. Dönüşte tesadüfen vitruta’ya girdiğim gibi karşımda bulunca hem şaşırmış hem de takdirle karışık bir alışveriş deneyimi yaşamıştım! “Takdir” kelimesini kullanıyorum çünkü kendi ülkemde bana Kuzeyli deneyimi ve ilhamını vermesine bayılmıştım, durum hâlâ da öyle…

Seçtiğimiz her ürünün bizim için bir anlamı var elbette. Bu sefer senin ağzından dinlemek istiyoruz: Bu ürünün özel bir hikâyesi var mı senin için?

Benim için Kuzeyli markalar ve onların bakış açıları çok ilham verici; Sandqvist de işini en iyi şekilde yapmaya çalışan bir marka. İskandinav modasında sadeliğin ve fonksiyonelliğin aynı anda nasıl ilham verebildiğine hep hayran kalmışımdır... Ayrıca bu çanta benimle birçok ülkeye, sayısız iş seyahatime eşlik etti; “Kişisel kariyer yolculuğuma şahittir!” diyebilirim. Bu hoş bir his tabii.

Bunun gibi uzun süredir kullandığın başka nelere sahipsin?
Not: Sadece vitruta’dan olmasına hiç gerek yok!

Şu an kombinlediğim Nudie Jeans ceketim, bu soru için güzel bir örnek. Bunu alalı 20 sene olmuştur, markanın ilk yılları idi... Benimle birlikte yaş aldı; rengi biraz soldu, doğal bir şekilde aşındı; giderek güzelleşti. Festivaller, konserler — neler neler yaşadık beraber!

Gardrobumda birçok yıllanmış veya vintage denim parça vardır: vintage Levi’s’larım gibi. Mesela bir A.P.C. raw denim almıştım, benimle aşındı; şu an doğal yırtıkları bile var, çok seviyorum.

Aldığın bir ürünün sana yıllar boyu eşlik edebilmesi kadar güzeli yok. “Kaliteli olsun, tam olsun!” diyenlerden olduğunu biliyoruz ama detaylarını merak ediyoruz: Bu durum sana ne hissettiriyor? Neden bu kadar süre kullandın, motivasyonun neydi?

Moda endüstrisinin içinde 20 küsür yıldır çalışan birisi olarak, sektörün değer ve tasarım odaklılıktan hızlı tüketime geçişini birebir tecrübe ettim. Tasarım odaklı döneme ve bu mindset’e ait markalarla çalışmak ve onlardan giyinmek benim için önemli.

“Sürdürülebilir moda”nın birçok tanımı var ancak bence en iyisi, “uzun ömürlülük” ve “zamansızlık” kelimeleriyle ilerliyor. Bu yaklaşımla, cost per wear kavramını da vurgulamak isterim: Bazı ürünler bize pahalı geliyor olabilir ancak hızlı tüketim ürünlerle karşılaştırdığımızda, uzun ömürlü ve zamansız giysilerin defalarca giyildiğindeki ederine başka türlü bakabiliriz.

Ürünün üretim şekli kadar kullanıcının emeği de kıymetli tabii. Bakımını nasıl yaptın, bu süreçte nelerle karşılaştın?

Aslında komik olacak ama ben deri çantalarıma ne kadar iyi baksam da, ortalıkta bıraktığım an kedimiz Cookie izlerini hemen bırakıveriyor! Bu çantada da bolca kedi izi var. Bunun dışında, deri, dilediğince kullanım izni veriyor; güçlü ve dayanıklı bir materyal. Çok dikkatle kullandığımı söyleyemeyeceğim, tepe tepe kullanıyorum!

Bize motivasyon verecek bir cevapla kapatalım: Dayanıklı ve kaliteli vitruta ürünleriyle ilgili ne düşünüyorsun?

vitruta, bir mağaza deneyiminin ötesinde bir kürasyon yapıyor; seçtiği markaların birleştiği bir orta nokta var. Kalite ve zamansızlık kadar, markaların tümünde fayda sağlamaya veya işini iyi yapmaya odaklanmış bir bakış açısı var.

vitruta, seçimleriyle bir yaşam biçimi sunuyor; oradan aldığım ürünleri keyifle giymek dışında, bir aidiyet duygusunu da yaşıyorum: modanın iyi tarafına ait olmak.