Good People of Vitruta

Taycan

Taycan, Good People of Vitruta’nın yeni üyesi! Kendisiyle güneşli, pırıl pırıl bir günde atölyesinde buluştuk ve daha sonra onun son yirmi yılına bizzat şahit olduğu Pera sokaklarında gezip çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar!

Taycan hoş geldin Good People of Vitruta’ya! Seninle arkadaş çevremizin ortaklığı yanı sıra Pera mahalle kültürü sayesinde bolca görüşüyoruz ve bugün Good People’ın yeni üyesi oluyorsun. Öncelikle klasik sorumuzla başlayalım; Taycan kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor, neler yapıyor?


Taycan sanat, müzik ve insanları bir araya getirmekle ilgili birçok işle ilgilenen biri diyebiliriz çok çok çok kısa bir özetle. :) Bir taraftan lise öğrencilerine, yurt dışında sanat ve tasarım üniversitelerine danışmanlık veriyorum, bir taraftan ses tasarımı/müzik prodüksiyonu ile ilgileniyorum, başka taraftan müziğin ve sanatın yoğun olduğu etkinlikler düzenliyorum; son olarak da yerel müzisyeni destekleyecek yeni bir platform oluşturdum. Hepsi birbirini besleyen projeler olduğu için hepsi aldı başını gidiyor, pek sıkılacak zamanım olmuyor diyebiliriz. :) 

Bazıları farklı alanlarda olmak üzere çok farklı projelerde yer alıyorsun. Bu tempoya nasıl adapte oluyorsun?


Disiplin hayatımda ön sırada yer alan bir şey ve en önemlisi fikirleri fikirde bırakmıyorum. Fikri ve konsepti oturttuktan sonra bir an önce üretime ve uygulamaya geçiyorum. Çoğumuzda güzel fikirler var ama çoğu zaman bu fikirler “lafta” kalıyor, uygulamaya geçilmiyor. Ben olduğu kadar en yakın zamanda fikirlerime uygulamaya geçiriyorum ve çok düşünmeden üretimini tamamlayıp diğer projeye geçiyorum. Fikirlerin üzerinde çok düşündüğünde üretimini yavaşlatıp bazı zamanlar fikirler sadece fikirde kalıyor sonunda da gösterebileceğin elde tutulur bir şeyin olmuyor. Zaten şu an yaşadığımız zaman diliminde her şey çok hızlı bir tempoda geçip gidiyor. Bu sebeple olabildiği kadar hızlı bir şekilde fikrin üretimini tamamlayıp başka bir fikre geçip kendimi tempoya adapte ediyorum.


sesseda’nın lansmanını geçtiğimiz günlerde Soho House’da çok özel bir etkinlikle yaptınız. Bize sesseda’dan bahsetmek ister misin? Nasıl ortaya çıktı?


sesseda kısa bir özetle Türkiye’nin ilk müzisyenleri doğrudan destekleme platformu. İster bağımsız olmaya çalışan bir müzisyen, ister müziğe çok yeni başlayan biri, ister yıllarını müziğine vermiş ve karşılık olarak gerektiği finansal geri dönüşünü alamadığını hisseden bir müzisyen olsun; sesseda’da müzisyen kendi müziğini siteye yükleyebilir sonrasında fiyatını kendi belirleyip hayranlarına ve onu desteklemek isteyenlere sunabilir.


Kendim de müzik prodüksiyonu ile uğraştığım için bir parçanın başından sonuna kadar yapılış sürecin farkındayım. O kadar uzun bir sürecin sonucunda “dinlemeler” Türkiye’deki yerel müzisyeni bir sonraki projesini besleyecek kadar yeterli olmuyor. Bundan dolayı artık Türkiye’de yerel müzisyeni doğrudan destekleyecek bir platformun hayata geçme zamanı geldiğini düşündüğümden ve inandığımdan ortaya çıktı. 

Neler hedefliyorsunuz peki sesseda olarak? Aslında sizin söylediğiniz gibi yerel müzik endüstrisine destek sağlamak isteyenleri neler bekliyor sesseda’da?


Müzisyenlerin kendilerini olabildiği kadar özgür hissedebileceği bir yer sunmaya çalışıyoruz sesseda’da. Artık müzisyenin yaptığı sanatın karşılığında kendisine göre, gerçek bir finansal geri dönüşünü aldığı bir dünya bekliyor.


Soho House ile yollarının kesiştiği tek etkinlik sesseda lansmanı değildi tabii. Seni zaman zaman solo performansınla zaman zaman Müjver’le hem Soho House’da hem de daha pek çok farklı yerde görüyoruz. Sahne almanın keyfi de apayrı olsa gerek.


Saatlerini, günleri, haftalarını bazı zamanlar aylarını alan sanatını insanların önünde sergilemek, hissettirmek çok güzel bir deneyim. Bazı zamanlar frekansların içinde kaybolduğum anlar oluyor, bir nevi spiritüel bir deneyim diyebilirim.


Bir de Müjver tabii hayatında hepimizin çok sevdiği. 2021’deki Cümlemize albümünden sonra var mı yakın zamanda yeni bir albüm?


Yeni bir albüm bu yaza gelmez. Bazı platformların yarattığı algoritmalardan dolayı “Cümlemize” albümündeki birkaç parça hak ettiği ilgiyi görmedi. Çok dinlenenler yukarıda diğerleri aşağıda. Çok dinlenen listelere ekleniyor diğer parçalar kayboluyor. Bu yaz albümün diğer parçaları da sindirilsin isteriz. Sonra seneye birkaç sürprizle gelebiliriz. :) 

Biraz müzikten uzaklaşıp Pera’yı da sormak istiyorum aslında. 20 yılı aşkın süredir Pera’da yaşıyorsun ve şüphesiz hayatında önemli bir yeri var. Pera senin için nasıl bir yerde? Geride kalan 20 seneyi şöyle bir düşündüğünde Pera’nın değişimini ve bugün olduğu yeri nasıl anlatırsın biz “Perasever”lere?


20 yıldır burada yaşadığım için Pera’nın bir sürü inişini ve çıkışlarını gördüm. Bir sürü yeri var bende Pera’nın. Çocukluğumda Soho House’un olduğu bina Amerikan Konsolosluğu’ydu ve sokak trafiğe kapalıydı. Biz de mahalledeki çocuklarla cadde üzerinde Comedus’un olduğu yerin tam önünde top oynardık. Hava Spor diye bir dükkan vardı, 5 TL’ye forma alırdık oradan. Köşedeki Elif Market’ten sucuklu ketçaplı tostumuzu alırdık. Amerikan Konsolosluğu taşınınca trafik sokağa açıldı, biz de top oynamaya alt sokaklara geçtik. Trafik açılınca daha fazla insan Meşrutiyet Caddesi’nin bu tarafına gelmeye başladı, daha çok işletme açıldı. Çok yer açıldı esasen, çoğu da kapandı. Kahve Dünyası’nın olduğu yerden önce en az on farklı işletme/restoran/kafe vardı. O köşeye lanetli köşe derdik mahalledeki arkadaşlarla ama Kahve Dünyası bir şekilde tutturdu. :) O kadar yer açılıp kapanınca sokağın dokusu da değişmeye başladı tabii. Hava Spor kapandı, Elif Market kapandı, mahalledeki top oynadığım arkadaşlarım başka yerlere taşındı. Ama son 4-5 yıldır Meşrutiyet Caddesi’nin bu tarafında yeni bir dönem yaşanıyor, yeni bir heyecan yaşanıyor. Farkındaysan Pera demiyorum çünkü Pera ölçüm olarak daha büyük bir alan ben özellikle Meşrutiyet Caddesi’nin bu tarafından yani güney tarafından bahsediyorum. Gelen yeni işletmelerin, restoranların, kafelerin sahipleri, işletmecileri, yaşamaya başlayanlar hep modern bakış açısına sahip; çoğu da kreatif insanlar. Son birkaç senedir kod ismi olarak “So-Meş” (South of Meşrutiyet) diyorum; sanatın ve kültürün daha yoğun olduğu bir yer. :) Bir sokakta yemeğinden, içkilerinden, insanından, dükkanlarının önünden geçerken bile keyif alabileceğin bir yer olmaya başladı So-Meş.


Son olarak senden öneri alarak kapatalım. Bu aralar en çok neler dinliyorsun? Bize kimleri dinlememizi önerirsin?


Açıkçası her hafta değişiyor. Kendim için ve setlerime müzik baktığım için beğendiğim tarzlar, prodüktörler değişiyor. Ama son zamanlarda Austin Ato’nun yaptığı House edit’lerini beğeniyorum. Tam geceye hareket getirecek, alttan alttan içini ısıtan, dans etmeni isteten kafalara giriyor.