Good People of Vitruta

Naz Aydemir Akyol

Çok uzun süre Kadın Voleybol Milli Takımımız’ın bir parçası olarak ülkemizi -Olimpiyatlar dahil- temsil eden, çok sevdiğimiz 

Naz Aydemir Akyol, Good People of Vitruta’nın bu haftaki konuğu. Kendisiyle güneşli bir Nisan gününde Anadoluhisarı’nda buluştuk ve Naz’ın uğrak yeri Milada’ya geçip harika bir kahve eşliğinde çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Naz’la sohbet etmek çok ilham verici; voleybola dair konuştuklarımızın yanında günlük hayatı, aile yaşamı, yazdığı kitap ve önerdikleriyle sizin de oldukça etkileneceğinizi düşündüğümüz röportajla başbaşa bırakıyoruz.

Naz öncelikle hoş geldin Good People of Vitruta’ya. “Türkiye bir voleybol ülkesidir” cümlesini hepimizin aklına kazıyan kadın voleybolcularımızdan birini ağırlamak bizim için büyük mutluluk. Seni çok iyi tanıyoruz hem sahada hem saha dışında yaptıklarınla. Ama bir de senden dinleyelim öncelikle; Naz Aydemir Akyol kimdir, nasıl başladı, nasıl devam ediyor?


Annem ve babam, ikisi de eski milli voleybolcu; sporu seven, her zaman destek olan ve kararlarıma saygı duyan bir ailede büyüdüm. 9 yaşında voleybola başladım; Eczacıbaşı altyapısında yetiştim ve 15 yaşındayken A takımda oynamaya başladım. Eczacıbaşı’nda geçirdiğim 4 yıl sonunda önce Fenerbahçe’ye oradan da Vakıfbank’a transfer oldum. 3 sezondur yeniden Fenerbahçe’deyim. Spordaki en büyük motivasyonum, salondayken, şartlar ne olursa olsun daima kendi adıma en iyisi olabilmek, takımıma her anlamda katkı sağlayabilmek.


Biz, Vitruta ekibi olarak senin sadece voleybolcu kimliğinden değil günlük hayatta çizdiğin imajdan da çok etkileniyoruz. Sporun bu kadar içinde, çok başarılı bir sporcunun kendisini nasıl bu kadar hayatın içinde ve dolu dolu yaşayarak tutabiliyor merak ediyoruz doğrusu. Neler yapıyorsun antrenmanlar ve maçlardan kalan sürede?


Okumanın ve kendini geliştirmenin bitmeyen bir süreç olduğuna inanıyorum. İmkan bulduğum her zaman bir şeyler okurum. Profesyonel sporculuk hayatımın daima bir yerinde ya okul ya bir eğitim ya da kendini geliştirmeye çalışan bir Naz var. Şimdilerde, ikinci üniversitemi okuma heyecanıyla sınavlara hazırlanıyorum. Kim bilir belki ileride iyi bir psikolog olarak katılırım Good People of Vitruta’ya. :)

“Naz’dan Spora Pas” diye bir çocuk kitabı serin var. Olimpik sporcu bir anneden hayata geçebilecek belki de en anlamlı işlerden biri. Bu serinin nasıl hayata geçtiğini bizlerle paylaşmak ister misin?


Arkadaş çevresinde genellikle yüzüm çizgi film karakterlerine benzetilir. Özellikle Japon karakterlere. Naz karakterini bir çizgi film karakteri haline getirmekti projenin çıkış noktası. Ancak maliyetler bunu tek başına yapmamı engelleyince ben de yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biriyle, yazarak buluşmak istedim çocuklarla. Kendi hikayemi biraz kurgu da ekleyerek çocuklara hem okuma hem de spor sevgisi aşılamak istedim. Şimdilik her şey yolunda gidiyor diyebiliriz.


Geçtiğimiz ay serinin ikinci kitabı çıktı: İlk Maç Heyecanı. Bu kitaptan da bahsetmek ister misin?


İlk kitapta okuldaki koşu yarışlarıyla spora başlayışımı anlattım, ikinci kitapta da Naz artık voleybol oynamaya başladı. Kendi yaşadıklarımı çocuklarla paylaşabilmek harika…


Bu serinin devamı gelecek mi?


Gönlümden geçen o. Daha Naz milli takıma seçilip, Olimpiyat da oynamalı kitapta diye düşünüyorum.


Peki çocuklar için yazdığın kitaplardan senin beslendiğin kitaplara geçecek olursak bize hangi kitapları önerirsin? Bu aralar neler okudun ve bizimle hangilerini paylaşmak istersin?


Psikoloji temelli kitaplar, biyografiler ve romanlar ilgimi fazlasıyla çekiyor. Öyle ki, psikolog olmak için yeniden üniversite sınavlarına hazırlandığımdan bahsetmiştim. Oğlum Pamir 3,5 yaşında. Onunla tanışmadan önce ve bugün de gelişimine destek olmak için pedagojik kitaplar okuyorum. Kafa dağıtmak için romanlar her zaman başucumda ve diğer sporcuların nasıl başarıp-başaramadıklarını görmek için ise biyografiler hep benimle. Bunların yanı sıra, özellikle tarih romanları da son dönemde severek okuduğumu söyleyebilirim. 

Bir taraftan çok aktif yaşayanların hayatına yeni giren podcastler de var. Senin düzenli takip ettiğin, beğendiğin bir podcast var mı?


Nilay Örnek - Nasıl Olunur’u düzenli olarak dinliyor ve çok beğeniyorum.


Peki günlük hayatında nasıl bir giyim tarzı tercih ediyorsun? Gardrobunu oluştururken ne gibi kriterler senin için önemli?


Günlük hayatım tahmin edeceğiniz üzere, antrenman ve maçlar nedeniyle eşofman-tayt ve spor ayakkabılarla geçiyor. Rahatlık ve kullanışlılık daima ön planda. Antrenman veya maç olmadığı zamanlarda da annelik maratonu nedeniyle yine aynı şekilde konforlu bir tarzı tercih ediyorum. Genelde beni kot ve tişörtle görürsünüz zaten. Vitruta’nın sürdürülebilirlik esaslı hoodieleri, Rains’in renkli yağmurlukları, WWF’in sempatik sweatshirtleri her daim vazgeçilmezim.

Sürdürülebilirlik de bu kriterler arasında bir yere sahip mi? Sürdürülebilirlikle ilgili günlük hayatında uyguladığın ve bizle de paylaşmak istediğin önerilerini alabilir miyiz?


Termos kullanmayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Yoğun tempoda ayakta kalabilmek için kahve dolu bir termos, kullan-at ürünlerin aksine hem günlük kahve miktarını takip etmem hem de doğaya daha fazla yük olmamak için önemli. Pamir’le birlikte ihtiyacımız kadar tüketmenin önemini, doğaya karşı ciddi anlamda saygılı olmanın bir özveri değil, zorunluluk olduğunu her gün konuşuyoruz; çevremize ve aile büyüklerimize de bu anlamda tatlı tatlı anlatımlarda bulunuyoruz. Başta su ve su kaynakları olmak üzere, tüketimin her türlüsü için ailece bilinçlenmeye ve bu alanda elimizden geldiğince farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.


Son olarak Vitruta’dan en favori 3 markanı öğrenebilir miyiz?


En kolay soru en son soru oldu. :) Rains, Chimi ve WWF Market!