Good People of Vitruta

Bahar Akbulut

Good People of Vitruta’nın yeni üyesi Bahar Akbulut kendisine yönlendirdiğimiz soruları cevapladı.

Bahar hoş geldin! Vitruta’da olmasından çok memnun olduğumuz bir markanın yaratıcısısın, bu yüzden biz seni çok iyi tanıyoruz. Biraz da takipçilerimize tanıtalım seni. Bahar Akbulut kimdir? Nasıl başladı, nasıl devam ediyor?


Kendimi sürdürülebilirlik kapsamında global yönelimleri, tüketim alışkanlıklarındaki değişimleri ve bunların doğaya etkilerini yakından takip eden ve tüm bu bağlamda doğa ve insan için en ideal üretimi yapmak için gerekli konsept ve altyapıyı kurmayı hedefleyen bir girişimci olarak görüyorum. Uzun süre kurumsal hayatta Yöneticilik yaptıktan sonra; hayatımın bu döneminde beni en çok heyecanlandıran tanımlar “girişimci” ve “tasarımcı” olmak diyebilirim.


Bu senenin başında, tamamı organik sertifikalı %100 Saf Keten kumaşlardan, geri dönüştürülebilir ve vegan olacak şekilde premium bir işçilikle hazırlanmış kıyafetlerden oluşan Fine People Community adında bir marka kurdum.


Aynı zamanda ICF onaylı profesyonel koçum ve 5 senedir Umutlar Yeşersin adında, köylerde görev yapan öğretmenlerimizle imkanı kısıtlı çocuklarımızın iyi bir eğitim alabilmeleri için gerekli temel ihtiyaçlarını karşıladığımız bir sosyal sorumluluk projesi yönetiyorum.  

Fine People’ın hikayesini bize anlatmak ister misin? Nasıl hayata geçti? Neler hayal ettin ve neler gerçekleşti? Sırada hangi hedefler var?


Fine People Community’i bir marka olarak yaratma fikri, hepimizi hayatlarımızda şimdiye kadar en çok zorlayan pandemi döneminde doğdu. Bu dönemde belki de ilk kez tam anlamıyla içimize döndük ve çevremizdekilerle, içinde olduğumuz toplumla, doğayla, canlılarla ve asıl evimiz olan dünyayla bağlantılarımızı gözden geçirmeye başladık. Tüm bunlar bize sevgi, aidiyet, güven ve öz şefkat gibi ‘gerçek' ihtiyaçlarımızı görmemizi ve tüm bu ihtiyaçlarımızı nasıl da bitmeyen bir tüketimle doldurmaya çalıştığımızı anlamamızı sağladı.


O zaman dedik ki, mutlaka başka bir yol vardır. Hem ihtiyacımız olanı tüketirken hem de içinde olmaktan besleneceğimiz, bize kendimizi iyi hissettirecek bir topluluk oluşturabiliriz.


O yüzden markamızdaki 'FINE', her anlamda iyi olma halinden ve iyi hissetmekten geliyor. Üretimlerimizdeki tüm kumaşlarımızı sadece organik sertifikalı ve %100 saf kumaşlardan seçtik; tüm ürünlerimiz vegan ve geri dönüştürülebilir. Aynı zamanda alınan her ürünün başka bir iyiliğin yapılmasını sağlayacağı şekilde bir sosyal sorumluluk projesi kurguladık.


Bu bağlamda ilk hayalim bizimle aynı hassasiyeti taşıyan, önemseyen ve eylemlerini sürdürülebilirlik ekseninde yapmaya çalışan herkesle Fine People Community altında buluşmakken ve kısa sürede hayal ettiğimin çok daha ötesinde bir ivme yakaladık.


Sırada Amerika ile yapacağımız iş birliğini duyurmak ve benzer çalışmalarla FINE’ı global noktalara taşımak var.    

Sana ne ilham verir peki Fine People Community ürünlerini tasarlarken?


Benim için en önemli ilham, ürünlerin kişide yaratacağı “hisleri hayal etmek” diyebilirim. FINE ürünleri ile karşılaşan birinin özel ve saf bir ürüne dokunduğunda hissedeceği hisleri düşünmek beni tasarım sürecinde yönlendiriyor. Kumaşın dokusu, giyildiğinde yarattığı his, renklerin uyumu ve tasarımların minimalliği tamamen rafine bir konsept içinde uyumlu olmalı.


Senin aynı zamanda koçluk yaptığını biliyorum. Bundan da biraz bahsedelim mi?


Çok isterim! Profesyonel koçluk kavramı Türkiye’de her ne kadar çok net değilse de koçluk aslında bir kişisel gelişim yolculuğu. Yapılan görüşmelerde kişinin çözüm bulamadığı ya da konuşmak istediği bir konu ile ilgili belli bir metodoloji içinde doğru soruları sorarak kendi içinde bir farkındalık ve bunun doğal bir sonucu olarak da bir değişim yaratmak hedeflenir. Ben de bu kanal üzerinden özellikle kadınların iş hayatında güçlenmelerini, kendi potansiyellerini keşfetmelerini ve istedikleri kariyere ulaşmalarını hedeflediğim çalışmalar yürütmeyi seviyorum.


Peki koç kimliğinle bize önereceğin kitapları sorsak neleri sayardın?


Aslında birkaç ayrı kategoriye ayırarak önerilerde bulunabilirim.


Kişisel gelişimde en temel kitaplar: Debie Ford, Işığı Arayanların Karanlık Yanı; Alice Miller, Yetenekli Çocuğun Dramı.


Yöneticilik için en beğendiğim kitaplar: Prasad Kaipa & Navi Radjou, Akıldan Bilgeliğe; Daniel Pink, Drive.


Ve kadınlar için özel olarak da: Catherine Kaputa, Markalaşan Kadınlar ve Shey Sheryl Sandberg, Lean In – Sınırlarını Zorla kitabı en çok tavsiye edebileceklerimden.  

İstanbul’da en çok nerelerde zaman geçirirsin? Sevdiğin restoranlar, barlar, cafeler hangileri?


Nişantaşı’nda yaşadığım için genelde Sunday ve Federal Coffee Company gün içinde en çok zaman geçirdiğim ve özellikle çalışırken tercih ettiğim yerlerden. Keyifli bir yemek için Ahali, Fauna, Pera Thai ve Da Mario aklıma ilk gelenlerden. Nardis Jazz Club da kesinlikle güzel müzik için ilk tercihim olur.


Vitruta’da en sevdiğin 5 marka nedir peki?


Vitruta gerçekten içinde yer almaktan çok mutlu olduğumuz, ciddi anlamda sürdürülebilirliğe önem veren ve çok başarılı markaları bünyesinde toplayan bir konsept mağaza, o nedenle tüm markaları seviyorum diyebilirim. WWF Market, Tru, Vans, Roru Concept ve Hip + Happen’ın ürünleri genelde ilk göz attığım markalar oluyor.